4.02.2010

GAME OVER - ÖZÜR VE İTİRAF




Oyunun sonuna geldik... Şu an havalimanındayım belki de oyunun başladığı yerde,geriye bakıyorum geride hiçbirşey kalmamış. Her oyundan sonra oyunda emeği geçenlere teşekkür edilir ya,bu yazıda o yüzden,yoksa bir daha yazmamaya söz vermiştim. Artık oyunda herkes görevini tamamladı. Öncelikle bloğun asıl isim hakkını veren kişiden başlayalım,bir numaraya; keşke seni hiç tanımasaydım da şu an halen senin yüzünden,ardından bıraktığın günahları çekiyor olmasaydım,ama olsun en azından bu bloğu yazmamda etken oldun. Sayende hayatta neler yaşanılıyormuş demeyi öğrendim.Sana yüzüne söylemediğim gibi mutluluklar dilerim. Sonra ise oyunda aslında hep başrol olan ama asla hakettiği rolü veremediğimiz iki numaraya gelelim,senden hem özür diliyor hem de artık gerçekleri itiraf ediyorum.2007 yılında hayatıma imkansız bir zamanda girdiğinde,senden evvelkileri bir anda unutup,bambaşka dünyalara gittiğim,senin karşılık beklemeden verdiğin aşkı sonlandıramadığım için özür dilerim.Gerçi sen de daha sonra birçok oyunda rol almayı tercih etsen de ben kalbindeki oyunun bu oyun olduğunu biliyorum,öyle olmasa erkekler ağlamaz demezdin. Senden ne nefret ediyorum ne de kızıyorum,sadece itiraf ediyorum,seninle en güzel zamanlarımızı geçirdik. Her pişman olduğumda,her 1 şubatta seni hatırlayıp,bana gerçek değer veren az kişinin olduğunu görüp üzülüyorum. Umarım bundan sonra her zaman mutlu olursun. Sen bu oyunda en çok alkışı hak eden kişisin. Gelelim rol çalan üçüncü numaraya,keşke sen oyuna hiç girmeseydin,senin yüzünden az kalsın bu oyun bitmiyordu,seyirci artık sıkıldı,çok güzel bir sesin ve gülüşün olsa da herşeyin bir sonu vardır.Uzadığı an kesip atacaksın,yoksa seyirci gelmez. Sana karşı şu an hiçbirşey hissetmiyorum,sadece bu oyunda hiç rol almayı haketmediğini görüyorum. Herşeye rağmen oyuna duygu kattığın,yanlış sahneleri düzeltmeye yardım ettiğin için teşekkür ederim. Aynı günde bir insan bu kadar mutlu edilip bu kadar üzülmez. Oyunculuk yeteneğine hayranım,yeni oyunlarında sana başarılar dilerim.Yazdıklarımı okuyan ve benimle son 3 seneyi paylaşan herkese teşekkür ederim,yorum yapmasanız da birçoğunuzun su an neler düşündüğünüzü biliyorum.Sizde yazıları birleştirirseniz oyunda anlaşılamayan yerleri çözmüş olursunuz,en azından 3 mekan 3 zaman 3 insan size ne demek istediğimi anlatmıştır... İstanbul'da yaşamanın hatta bir de aşık olmanın tadı başka,bu gece sayenizde uyumaya hiç niyetim yok hem sonunda oyunun galası çıktı,bunu kutlamak gerek,birazdan Ortaköy'de görüşmek üzere... Son söz: Unutmayın,asla bir kız yüzünden kavga etmeyin, kavga eden hep erkeklerdir,kadınlar ise bir köşeye çekilir ve kavganızı izler... Evet,herşeye rağmen hayat güzeldir. Bir gün beklemediğiniz bir mekanda beklemediğiniz bir zamanda beklemediğim birinizle karşılaşmak üzere ...

24.12.2009

Ona onu anlatmak - Fındıklı


Bu kez herşeyi en baştan alıp,sanki onu yeniden tanıyormuş gibi tekrardan onunla yakınlaşmayı denedim. Her an onu görmek ve konuşmak isteğimi geride bırakmış,sabırlı ve beni aramadığı sürece gidişatı ona bırakan bir yol çizmiştim. Zaten yakında onu görebileceğim mekanlar ve zorunlu görüşmeler de bitecekti. En kötüsü onu unuturum,zaten zamanla neleri unutmuyor insan diyerek kendimi avutmuştum. Herşey bu sefer farklı başladı,ta ki onun yine her kendi ile zıtlaştığında bunu bana yansıtmasına kadar. Bir cumartesi akşamı yine ona hiç yakıştıramadığım birinin ona yöneldiğini duyunca koyduğum kuralları çiğneyip o gece "Seni ben eve bırakmak istiyordum" dedim. Attığı cevaplar her zamankinden sıcak, sanki o da artık zamanı geldi,seninle farklı bir yola girmeye hazırım diyordu. Her mesajıma cevabını beklediğim sürede onun neleri düşündüğünü biliyor, kaldığı ikilemleri artık ben de yaşıyorum. O hafta perşembe akşamı her ne kadar istemeden beni reddettiyse de, ilk sıkıntı başlamıştı. Ardından kendimi şartladığımdan hiçbirşey olmamış gibi devam ettim,ta ki bir sonraki pazartesi onu tekrardan görene kadar. O gün sanki onunla buluşmaya gidiyormuş gibi giyindim. Kendimi de bizi de yepyeni görüyordum, ancak o akşam ikinci sürprizi yaşadım. Bir insanın karşısındaki ona hayranlıkla bakarken o yokmuşçasına bir telefondan bir başkasına ilan-ı aşk etmesi size ne hissettirir? Hiçbirşey yokmuş gibi yine kendimi tuttum,sanırım en iyi rolleri onun karşısında yapıyordum. Eve dönerken dayanamayıp bir iki kez dokundurdum,onu kırmadan. O hafta onu görmek için yeni bir bahanem daha çıkmıştı,"fransızca öğretmek".Aslında ilk seferinde kulağa hoş geliyordu,düşünsenize onun fransızca öğrenmesi zaten sizi mutlu edecek bir de üstüne üstlük bunu siz başarmış olacaksınız. Eve gider gitmez eski notlarımı karıştırdım,Saint-Michel yıllarına döndüm. Çarşamba akşamı onu bu sefer fransızca dersi ile kandırmaya çalıştım.Ama o kendini o kadar şartlamış ki bir başkası kalbindeyken ne yapsam o duvarları aşamıyorum. Bir sonraki gece son üç senedir en uzun konuşmalarımızı yaptık,beni üst üste araması,sesindeki mutluluk ve beni dinlemekten zevk alması, işte o anın sihri bozulmamalıydı.Sanki odamdaydı,o an ona sarılmış bütün geçmiştekileri çöpe atmıştık. Bir de üstüne beraber yurtdışına gitme durumu,evet demiştim,doğru yer, zaman ve doğru insan. Onun neler yaşadığını bilmek ve sonunu şimdiden görmek beni çıldırtıyor. Bir yandan müzik aşkı,onu müzikle büyüleyen birisinin varlığı ama kendisinin de bildiği gibi onunla hiçbirşey olamayacak durumunun verdiği imkansızlık. Diğer yandan ona ulaşmak isteyen ama amacı sadece yanında onun gibi bir kızın olması olan netten mesaj atan kaybedenler grubu... Bir tarafta onu uzun zamandır bekleyen ve onun deyimiyle derin cümleleri ile onu susturan ben. Her seferinde ona onu anlatmamdan çok kısa bir süre sonrasında kavga ediyoruz. Kendi kendime sorguluyorum,nerede yanlış yapıyorsun? Hayır ne kadar sabırlı olsam da bir yerlerde artık dayanamıyorum,onun gözümün önünde gitmesi beni deli ediyor. Onunla yazılı birşeylerin olduğuna artık eminim,peki yazılan ne zaman yaşanacak. Neden her an onu arzuladığımda bir ceza çekiyorum? Onu görmediğim bir dönem huzurlu oluyorum en azından, ama sonra bir şekilde yine olay ve durumlar bizi birleştiriyor. Ona sarılmış tek bir kare fotoğrafımız var,o da yurtdışında çekildi.Her onu özlediğimde bir kez bakıyorum. Dün son kez deneyecektim,yazdıklarımı ona anlatmayı ama zaten bildiği şeyler,artık daha ne yapabilirim ki? Ona aradığı o sadece sevgisi olan ve istediği hayatı verecek kişinin uzakta olmadığını göstermenin başka bir yolu nasıl olabilir? Sanırım sadece beklemek...Bir fırtına daha geçti,bir daha güneş ne zaman doğar bilmiyorum. O yaşaması gerekenleri yaşayıp geri döndüğünde ben burada olmayacağım,bunu hissediyorum.İşte bazen olaylara ne yaparsanız yapın hakim olamıyorsunuz,tıpkı onunla tekrardan yakın olmanızın istem dışı gerçekleştiği gibi.O sadece satır aralarına bakıp cümlelerinizden kendi istediğini alıyor,umutsuzluk gibi... Zaten en son söylemişti,"Bizim senle yakınlaşmamız iyi olmuyor demek ki böyle bir ilişkimiz olacakmış". Ben tek taraflı nereye kadar götürebilirim? Ona birşeyleri göstermek için bir ters takla atmadığım kaldı. Bu son yazı şimdilik,ilk defa gündüz yazıyorum,hem de iş ortasında Fındıklıda...Gece gücüm kalmamış,ama unutmamak için yazmam gerekiyor. Her geri döndüğümde yaptığım çaba ve aldığım karşılığı görmek, sanırım ancak bu şekilde kendimi ona karşı kontrol edebileceğim. O kadar karmaşık değil belki,tamam işte istemiyor anla deseniz herşey bitecek,ama bunu demek istemiyorum. Çünkü sanırım herkesin arasında içi tertemiz olup sadece yaşamamış olan o,yaşaması ve görmesi gerekiyor aynı noktadan birbirimize bakabilmemiz için.Peki ben? Ne yaşadığımı artık biliyorum,ben bir tek onu seviyorum...

22.12.2009

Son Oyun - Ulus




Akşam gelirken aklımdaki tek şey ona yaptığım cdleri ne zaman vereceğimdi. Kulise girdim,yüzüne baktım.Tekrardan eskiye dönmüştük,soğuk bir selam,ardından tanımadığım biri ile konuşmaya başladı. Yüzüm iyice asıldı,köşeye çekildim ve bir an evvel akşamın bitmesini diledim. Bu duyguyu bu sene birçok kez yaşamıştım. Zaten yüzüm düştüğü an beni tanıyan herkes hemen anlıyor,kimi kız kimi iş diyor. Aslında her ikisi ama asıl sebep sadece o. Cdleri boş bir anda verdim,sadece o an bana karşı ufak bir hüzün belirdi. Şu an acaba şarkıları dinliyor mudur? Cd'nin içinde onunla dans etmek istediğim bütün şarkılar var,ne kadar isterdim siyah elbisesini giymiş,kollarımda dans ederken ki anı yaşamayı... Kimbilir belki bir gün olur. Bana sen hiçbir oyunda zaten heyecanlı değilsin diyor,sanki onu görünce ne kadar heyecanlandığımı farklı bir kimliğe büründüğümü göremiyor. İlk sahnede gözümü seyircilere iliştirdiğim an onu izlemeye gelen bir hayranını görünce sinirim bozuldu,sonra annesi ile geldiği aklıma geldi, en azından bu gece görüşmeyeceklerdi. Zaten yarın gece ne olursa olsun onunla görüşmek isteyeceğim,bu son görüşmeyi hak ediyorum. Oyun boyunca sanki ben de üç senedir süren oyuınun bir özetini aklımda izliyordum ,ona karşı yaptığım hataları neden olmadığını düşündüm. Keşke son yakaladığım ortamı devam edebilseydik? Onun bana bir gülüşü bütün gün keyifli olmamı sağlıyor, ne garip insanları kimi zaman parmağınızda oynatan siz, işte böyle bir anda çaresiz klavye ile başbaşa kalıyorsunuz. Bir an arkadaşı ile konuşmasına takıldım,sanırım biriyle tanışmış,en azından yakında bunların hiçbirini duymayacağım.Oyun boyunca onunla konuşabilecek bir ortam aradım ama olmadı. Oyun bitti,dışarda bekledim,çıkışta acaba tahmin ettiğim kişiyle çıkıp bir kahve içerler miydi? Ev e geldim,msn de olduğunu görünce rahatladım. En büyük hatam kendi yaptıklarıma değil bu kadar zamanda insanların ona ne yaptığı ile ilgilenip,kendim ve onu ikinci planda ele almamdı. Sanırım okulun merdivenlerini ilk kez bu kadar çaresiz çıkıyordum. Yarın akşam eğer konuşabilirsem,yapabileceğim tek şey var : Alttan almaya çalışmadan düzgün,özgüvenli,açık,özeleştiriyi de barındıran ama en önemlisi bana yakışan onurlu bir şekilde olacak. Dinlemeyi çok geç öğrendim ama bu kez en azından onurlu bir şekilde bitireceğim...

20.12.2009

Çok zor bir kızı seviyorum-Sabiha Gökçen Kurtköy

Cuma günü yine sabırsızlığıma yenildim,ardından arayıp düzeltmeye çalıştım ama hiçbirşey aynı değildi. Bir gün evvel onu ona anlattığım,konuşurken sanki yanımda olan o değilmiş gibi iki yabancı olduk birden...Onunla konusurken ucagım ıptal olmuş,telefon meşgul öğrenemedim,yolda haberi geldi.İzmir'e biraz geç te olsa gittim,ama bütün yol boyunca bir an bile aklımdan çıkmadı. Telefonda adının yazmasını, bir ufak mesaj bekledim,yoktu.İzmir'e vardık,bir gün hızlıca geçti ama aklımdan bir an bile yaptığım hata çıkmadı,o kadar zor onu kazandığım bir anda kendi ellerimle kaybettim. Bu akşam programın bitmesini bekledim,onun göreceği şekilde konuşurken ona baktım. Bana "Sen ne yaptın?" dermişçesine bildiğim bakışını attı,çıkışta da bir yabancı gibi uzaklaştı. Sanırım o an kalbime bıçak saplasa o kadar acıtmazdı. Arabaya bindim,yolda bu şekilde bitmemeli dedim,son bir mesaj attım seninle konuşmak istiyorum dedim. O aklına koyduğunu yapan biri,eğer bir konuda karar verirse o an durduramazsınız.Sanırım bu akşam konuşmamamız iyi oldu,en azından konu biraz daha soğumuş olur. Ne olacağını bilmiyorum,bir imkansız dan sürekli imkanlar yaratıp daha sonra kendi elimle kaybediyorum. Onun en emin olduğum yönü çok iyi bir anne olacağı,çocukları o kadar seviyor ki ,sanki onların yanında kendisi de bir çocuk oluyor. Beni aradığında heyecandan çoğu kez saçmalıyorum,görüşeceğim zamansa mideme kramplar giriyor yanaklarım kızarıyor. Ben konuşurken güldüğünde o an bütün dertlerimi unutuyorum,çok güzel gülüyor.İçinde kötülük olmadığını biliyorum,sadece zaman gerekiyor ona bu dünyanın gerçeklerini göstermek için.Şu an ise okuldaki gerçek dünya ve kendi dünyası ile çoğu kez zıtlaşıyor.Kendi değer yargıları hayatın gerçeklerini yenemediği zaman ise kendi dünyası ile başbaşa kalıyor.Onu uzun zamandır bekliyorum, artık hata yapmak istemiyorum...

17.12.2009

Kesişen tarihler - Maçka Vogue - Maslak


3 temmuz 2007- O akşam iş çıkışı hızlıca Fransız grupla ilgilenmek için Swissotele ugrayıp oradan da akşam yemeğini yiyecekleri Vogue'a geçecektim. İşimi bir an evvel bitirip beşiktaştan kadıköy vapuru ve göztepe'ye geçecektim.Kutlanması gereken bir doğumgünü ve bekleyen bir kalabalık vardı. Akşam aksiliklerle başladı,Vogue rezervasyonu atlamış,menüdeki somon balığı ellerinde yok,otele grubu ikna etmeye döndüm. Uzun uğraşlar sonucu 20.15 vapuruna yetişmiştim,ama aslında başka bir mekanda yaşananlardan haberim yoktu. O gece mutluluk maskelerimizle doğumgününü kutladık,kadehlerimizi kaldırdık ama diğer mekan ve zamanda ise başka mutluluklara kadehler kalkıyormuş. Çok geç öğrendim. İki gün sonra mesaj attığında ilk aklıma gelen şey tarih oldu,demek ki birisi benden cezamı bu şekilde kesiyordu. Birinin doğumgününde diğerinin çıkmaya başladığını öğrenmek,garip bir duyguydu. Sanki birini eve bırakırken,diğerinin cebime mesaj atıp ben arkadaşlara çıkıyoruz dedim demesi gibi.Sanırım bu olaylar bana anlık yaşamayı öğretti. 6 temmuz 2007 o gece, önce onu görmeye gittim,sabah uyandığımda rehberlik sınavındaydım,akşam ise o konser gecesi ve rehber olduğumun haberi.O acı içinde hüzün mutluluk,birşeylerin bedelini ödemiş olmanın acısı bir tarafta diğer yanda ise kazanmanın sevinci. Siz hiç eski sevgilinizin yatağında, onun ağzından aşık olduğunuz kızın nişanlandığını öğrendiniz mi? Peki arabadan inerken farkettiği, ismin baş harfi yazan bir anahtarlık ile vazgeçilen bir aşka ne dersiniz? Kim size tura gitmeseydin onunla olacaktın,hata yaptın diyebilir? Bunlar sadece benim kesiştirdiklerim,diğerlerini ise daha göremiyorum. Şu an sadece yaşananları unutmamak için yazıyorum,bir daha yaşamamak için. Artık biraz huzur istiyorum.Günahımızın bedelini fazlasıyla ödedim...

13.12.2009

Benimle Dans Eder Misin? - Ortaköy


15 Kasım 2007- Onunla ilk ve son kez Ortaköy'e gittiğimiz tarih... Öncesinde Kuruçeşme Bodrum Mantı'da yemek yemiştik. 15 Kasım'ın en önemli anlamı dışında o gece yeni bir anlam eklenmişti. Yemekte sormuştu,"Sevgilin burada olduğumuzu biliyor mu?" Evet dedim,bunda ne var ki,beraber bir yemek yiyoruz?"Peki senin ki dedim? "Hayır,bilmiyor,şu an zaten yurtdışında duysa hoşuna gitmezdi!"Konuyu uzatmadım,zaten sözde dostça bir yemekti,başbaşa yediğimiz..Yemekten sonra ikimizin de eve dönmeye niyeti yoktu,gel dedim,beraber bir sahile gidelim.Ortaköy'ün benim için farklı anlamları vardır;büyükbabamın büyük bir teneke fabrikası varmış seneler evvel şu anki Crystal'in yerinde, büyükler hep anlatır,biz gerçek bir ortaköylüymüşüz. Sonra Etz Ahayim Sinagogu,her Kipur'da orucu orada açmak eski bir gelenek... Ortaköy'ün en güzel vakti,haftaarası gece yarısıdır,hem böyle ya sonbaharın ya da ilkbaharın ilk günlerinde. Ah bir de o köpekler olmasa sahildeki,neyse ki her gittiğimde yanımda beni koruyacak birileri oluyor.Daha geçen gece Fas'ın popstarı olacak bir kızla gecenin üçünde bankta oturuyorduk,etrafta balıkçılar,çöpçüler ve bira içen birkaç genç,denizin dalgaları,hafif yağmur ve soğuk. Bir anda 5-6 köpek arkamızdan koşuşturmaya başladı,o an kalbim duracaktı,kız ne olduğunu önce anlamadı,ama titreyen ellerimi görünce ona sarılmak için de bahanem hazır oldu.Köpeklerden bir tanesi ayakucuma kadar geldi,kokladı ve devam etti.Benim için tarihi bir andı. Peki 15 Kasım'da ne olmuştu,onunla yine o en uca gelmiştik,köprüye bakıyorduk,o gece ağzından şu sözler çıkmıştı: "Sen seninkini bırak ben de benimkini sonra beraber takılalım."Her şakanın içinde bir gerçek payı vardır. İkimizde keyif almıştık o kaçamak geceden... Sonra düşündük Taksim'e devam edelim mi diye, ama dedik boşver..O dedi ben ayrılayım o zaman bol bol gideriz diye...Keşke o gece sormuş olsaydım:benimle dans eder misin?

Başlamadan Biten Gece - Tünel


Bir kaç dakika evvel beni aradı,akşam yemeğe beraber gidelim mi?... Aslında o kadar istiyordum ki onu görmek ama bir bahane uydurdum o an. Sanırım perşembenin sıkıntısı daha geçmedi,telefonu kapattığımda müziği değiştirdim ve yazmaya başladım. Geçen cumartesiden beri onu görmek için bekliyordum,perşembe günü sıkıntılı olacağını çarşambadan belli etmişti. Gece uyuyamadım,sabah işe gelir gelmez Leb-i Derya Richmond'u aradım. "Akşama cam önü bir masa istiyorum,2 kişilik."Öğle arasında soluğu Beyoglu'nda aldım,önce 360'a gittim,hayır bu akşam D-Smart gecesi varmış ve kapatmışlar,ardından Leb-İ derya'dan cevap:cam önünde masalarımız dolu...Litera'ya devam ettim,evet aynı antipatikliğe devam,"Kusura bakmayın akşam manzaralı masalarımızın hepsi doldu..." Saate baktım,öğle tatili çoktan bitmiş,ofise döndüm.Saat 16.00'da telefon geldi,Leb-i Derya bir masa verebiliyor.Tabii ki aradaki zamanda Cezayir Sokağı Artiste Terrasse'ta da bir masamız hazır,hem de manzaralı. Sanırım şu an için en az 4 yere rezervasyonumuz var,sonuçta onu aldığımızda karar veririz. Herşey hazırken saat 17.58'de bir mesaj : "Bu akşam çıkamayacağım..."Hani böyle çok istediğiniz birşey bir aksilik olur da iptal olur ya,işte o duygu. Boşver dedim,en azından uzun zamandır bu telaşı unutmuştum.Tek tek hepsini arayıp,son anda bir sorun çıktı dedim,asıl sorun bendim demek yerine. Akşam Tünel'den başladım yürümeye,her mekanın önünde durdum ve baktım.Şu an beraber olsaydık nerede olurduk? Eve döndük,muhabbet ettik,hiçbirşey olmamış gibi yaptım,kırıldığımı belli etsem onu daha çok kaybedecektim.Çocukları sevdiğinin birazı kadar beni sevse sanırım düğüm çoktan çözülürdü...bır bebege sehbadakı vazoyu kırma dersen o o an ınadına kırar oyun oynamak ıcın, ama bir kere kırılıp agladıgında artık kırmamayı ogrenır ... Halen içim içimi yiyor ona bir mesaj atayım mı diye ama hayır, zaten o benimle gitmeyi değil gidip gitmemeyi tartışıyor. İnsan sevdiği insanı merak eder, arar, zaten aramıyorsa merak ta etmiyordur. Beklemek ve görmekten başka çare yok, önümüzdeki günlerin neler getireceği bilinmez...

10.12.2009

Başkasını Seviyorum- Fenerbahçe


Artık gerçekleri daha fazla içimde tutamayacağımı anlamıstım.Hele o son gece onları kutlamada gordukten sonra yaptığım telefon konuşması herşeyi ele verir gibiydi... Hemen görüşmemiz gerekiyor dedim.Ertesi gece onu aldığımda arabada elini tutmuyordum,fırtına öncesi sessizlik hakimdi. İlk buluştuğumuz yer olan Fenerbahçe'ye gittik,Gloria'ya üst kata çıktı..Yüzü bir telaş,sanki söyleyeceklerimi biliyormuşçasına bana bakıyordu.Ona bir anda sanki şekeri uzatırmısın der gibi "Başkasını Seviyorum" dedim. Bir anda gözleri doldu,ardından birbirimize sarıldık,ağlamaya başladık.Seni de seviyorum ama ona aşık oldum ve unutamadım dedim,sanki ben de kendi dediğime inanmıyordum.Bir insan bir başkasına aşıkken birini nasıl sevebilir. 3 temmuzdan beri içime attıklarım artık sanki günah çıkarıyordu,artık en azından rahatladım dedim.İmkansızı başarmış ve ona herşeye rağmen söyleyebilmiştim. Gece eve dönerken ikimizde sanki bunları söylememiş gibi birbirimize sarıldık,unut onu temizle artık dedi.Sanki o kadar kolaydı da bu kadar zaman ben kendime acı çektirdim. Neden her hafta aynı saatte aradığında sesimin değiştiğini, sinirlerimin bozuk olduğunu artık daha iyi anlıyordu. Aslında o gece sadece kendimi kandırmış,sonu olmayan bir girdaba girmiştim.Sonunda ne kendimi ne onu mutlu edebildim,ne sevmeyi ne de bırakmayı bilemedim. O bana aşıktı,ama ben başkasını seviyordum.